Ne yarıştı ama… Geçişler, kazalar, hatalar, stratejik hamleler, arızalar, çarpışmalar, tartışmalar, drama ve sürprizler… Kısacası adeta ‘Formula 1’i neden bu kadar çok sevdiğimize dair’ iki saatlik bir belgesel izledik Azerbaycan GP’sinde. Tabii yarışın çok sürpriz şekilde bitmesi, Ricciardo’nun on dokuzuncu sıradan gelip kazanması, Bottas’ın bir tur geriden 20. sıradan gelip ikinci olması, genç Kanadalı Stroll’ün podyuma çıkması ve bu unutulmaz yarışta yaşanan her şeyin önüne geçen tek bir olay vardı: güvenlik aracı periyodunun sonunda Vettel’in önce Hamilton’a arkadan teması, sonrasında da yanına gelip çarpması.
Söylediğim gibi yarışın sonucundan veya gidişatından çok, şampiyonluk için çekişen bu iki dev ismin arasındaki olay konuşuldu ve hala konuşuluyor. Doğal olarak yarıştan sonra, her iki taraftan da çok farklı görüşleri gördük sosyal medyada. Tamamen suçu Hamilton’a atanlar; tamamen suçu Vettel’e atanlar; ikisine de ceza gelmeliydi diyenler; ‘Vettel bunu yaptı ama Hamilton yüzünden yaptı’ diyenler; ‘Vettel’e daha ağır ceza gelmeliydi’ diyenler veya tüm bu söylediklerimin tamamen zıttı görüş bildiren taraftarlar. Tabii bu konuda benim de Twitter üzerinden yaptığım anketlerde çok farklı görüşler ortaya çıktı.
Farklı görüşler, zenginliktir…
Bu da son derece doğal bir durum. Hatta sporun doğasında yer alan bir şey. Görüşler burun gibidir gibidir, herkeste mutlaka bir tane vardır. Aslında hayatımıza renk katan; belki de spor müsabakalarını izlenir hale getiren de bu farklı görüşlerin varlığıdır. Tabii burada önemli olan bu farklı görüşleri fanatizm penceresinden, tek bir açıdan bakmadan sahip olabilmek ve en azından karşı argümanları da dinlemek ve değerlendirmek.
Bu açıdan bakıldığında gerek yarış içinde, gerek yarıştan sonra her iki sürücünün de tarafını tuttuğuma, yani Hamilton veya Vettel’in tarafını tuttuğuma ya da her ikisinden de nefret ettiğime dair bazı görüşler aldım; ki buna da hiç şaşırmadım. Çok uzun yıllardır böyle zıt görüşlerle karşılaştığım, ‘Şunu ya da bunu tutuyorsun’ diye eleştirildiğim veya tam tersi ‘Şundan ya da bundan nefret ediyorsun´ diye yorumlandığım durumlara alışığım. Artık buna da, şaşırmıyorum. Geçtiğimiz haftalarda aynı günde, hatta birkaç saat arayla hem ‘Ferrari fanı olduğum’ hem de ‘Ferrari’ye karşı olduğuma’ dair görüş bildiren iki Formula 1 fanının görüşlerini sizinle paylaşmıştım.
Özetle ben her zaman olduğu gibi yarışa damgasını vuran bu olaya da tarafsız şekilde bakmaya çalışacağım. Yaklaşık 13 sene boyunca Formula 1’den çok amatör motosiklet yarışlarına kadar her türlü yarışın yönetiminde bulundum. Hafta sonu yaşanana benzer olaylarla ilgili defalarca karar vermek durumunda kaldım. Dolayısıyla her ne kadar yarışı bir televizyon sunucusu olarak size nakletsem de, böyle olayları yorumlarken daha önceki yarış yönetim tecrübelerimden de faydalanarak, konulara bakabiliyorum.
Karşı taraftan da bakın…
Öncelikle kimi tutuyor olursanız olun, kimin taraftarı olursanız olun, okuyacaklarınızı aynı benim yazdığım gibi tarafsız şekilde değerlendirmenizi rica ederim. Taraf tutuyor olabilirsiniz, bu çok doğal. Ama bu durum, karşıt görüşü de değerlendirmeye almamanızı gerektirmez. Hatta yarış yönetimlerinde sürücülerden biri veya bazılarına karşı önyargılı olmamak için bütün kararlar ve değerlendirmeler, aslında otomobil numarası belirtilerek yapılır: ‘Yani 4 numara ile 10 numara temas yaşadı’ gibi. Farkındaysanız Formula 1 yayınlarındaki inceleme veya kararlarda da önce otomobil numarası yazıyor. Böylece bir şekilde (örneğin Maldonado gibi) sürücülere karşı olan genel algı veya önyargının, alınan kararları etkilememesi sağlanmaya çalışılıyor.
Bu uzun girişten sonra, şimdi önce bu iki sürücü arasında yaşanan olayın neden olduğuna ve devamında olası sonuçlarla birlikte, alınan kararlar ve verilen cezanın durumuna bakalım.
Lider neler yapabilir?
Güvenlik Aracı (SC) kuralları gereği, SC pistten çıkacağı turda ışıkları söndürüp lider ile arayı açmaya başladıktan sonra tempoyu belirlemek lider sürücünün hakkıdır. Bir bakıma SC çıktıktan sonra yarış yeniden başlayana kadar lider sürücü, SC’nin görevini üstlenir. Bunu yaparken çok ekstrem hızlanma ve yavaşlama yapmamak, arkadakiler için tehlike yaratmamak kaydıyla tempoyu istediği gibi dikte edebilen lider sürücü; bir yandan SC1 çizgisinden önce hızlanıp güvenlik aracını geçmemenin hesabını yaparken (Ki Hamilton ile yarış mühendisi arasında böyle bir konuşma geçti hatırlarsanız), bir yandan da elbette arkadakiler üzerinde bir takım psikolojik oyunlar oynayıp onları gafil avlamaya ve kendisine bir avantaj yaratmaya çalışır.
Bu açıdan bakıldığında yarıştaki üç güvenlik aracı periyodu sonunda da, Hamilton’ın yaptıklarının kurallar dahilinde ve yapmaya hakkı olan hamleler olduğunu söylemeliyim. Yayın içerisinde Vettel arkadan çarptığında ilk aşamada sanki kasıtlı olarak aniden çok yavaşlamış, yani yarışlarda bilinen adıyla bir fren testi yapmış gibi gözüktü. Araç üstü görüntülerde, virajdan öne fren pedalına çok ufak bir dokunma da var.
Ancak cezalara karar veren FIA komiserler kurulunun yaptığı incelemelerde, otomobillerden alınan telemetre verileri, araç üstü kamera görüntüleri, pist üzerindeki kapalı devre televizyon sistemi, araçlardaki GPS takip sistemi, zaman tutma sistemi gibi pek çok farklı veri bir araya getirilerek karar veriliyor. Yarıştan sonra yapılan incelemede Hamilton için ‘Yarışın ilk yeniden başlangıcına (restart) göre farklı bir şey yapmadı’ sonucuna varılmış vaziyette. Biz elbette bu verilere sahip olmadığımız için, sadece yapılan açıklamaya bakarak bunu söyleyebiliriz. Ancak ben görüntüleri tekrar seyrettiğimde de Hamilton’ın çok ekstrem bir yavaşlama yapmadığını söyleyebilirim.
Şampiyonlar, acımasız ve bencil olurlar…
Burada belki de Vettel için farkı yaratan durum ilk startta biraz geride kalması ve Hamilton’ın onu yavaşlatması ile beraber Perez’in atağıyla karşı karşıya kalması. Tekrar söyleyeyim, lider bir sürücünün böyle bir şeyi yapmaya her zaman hakkı var. Evet, belki sportmence değil ama Formula 1 sürücülerinin sportmenlikten çok daha öteye giden bir egoları, bencillikleri ve kazanma hırsları olduğunu hepimiz biliyoruz. Yani Azerbaycan yarışında liderken Hamilton, her ne yaptıysa Vettel’in de aynısını yapacağından yapabileceğinden eminim. Ki bu durumu, geçen seneki Abu Dhabi yarışında Hamilton, Rosberg’i kasıtlı olarak yavaşlatıp dördüncülüğe düşürmeye çalıştığımda da yazmıştım.
Aslında birden çok kez dünya şampiyonu olan pilotlarla, yarışıp bir şeyler kazanamadan ortadan kaybolan pilotlar arasındaki temel farklardan birisi de, bu şekilde daha acımasız ve daha bencil olabilmeleridir (Malezya 2013 Vettel Weber Multi 21’i hatırlayın). O açıdan FIA’nın açıklamaları ile internete düşen telemetre verileri bir araya getirildiğinde, Hamilton için ceza almasını gerektirecek bir şey yaptığını söyleyemem.
Tekrar altını çizeyim; ben bu yorumları sürücülerden bağımsız olarak yapıyorum. Roller değişse, önde Vetel arkada Hamilton olup aynı olay yaşansa da, aynı yorumu yapardım.
Bu noktadan sonra yarışın ikinci SC sonrası yeniden başlangıcında yine geride kalmak istemeyen Vettel’in Hamilton’a çok yakın gitmesi ve bir bakıma yokuş aşağı döndükten sonra rakibinin hemen hızlanmasını beklerken bir anlık gaflete düşüp, arkadan kendisine çarptığını söyleyebiliriz.Buraya kadar da herhangi bir yarışta yaşanabilecek bir olaydan bahsediyoruz. Daha önce 2007 Japonya GP’sinde güvenlik aracı ardında Webber’e arkadan çarpan Vettel, Avustralyalı sürücünün belki de ilk zaferini, kendisinin de ilk podyumuna engel olmuştu.
Ya da Monako 2004 Schumacher-Montoya olayını hatırlayın.
Buradan sonrası farklı…
Ama bu noktadan sonra Vettel’in otomobilini Hamilton’ın yanına getirip, sonrasında da üzerine direksiyonu kırarak çok yavaş süratte de olsa kendisine çarpması bu olayı diğerlerinden ayırıyor. Burada yapılan hareketi affedebilmek pek mümkün değil bana kalırsa. Hatta Vettel bu hareketinden sonra yarıştan atılmadığı için şanslı bile diyebilirsiniz.
Eğer Vettel veya Ferrari taraftarı iseniz elbette ‘Ama Hamilton şunu yaptı, onu tahrik etti, o da dayanamadı ve gitti böyle bir hareket yaptı; etkiye karşı tepki verdi, hatta az bile yaptı’ diyebilirsiniz. Bu normal hayatta ki sizin benim gibi insanların, belki de verebileceği bir tepki size karşı yapıldığını düşündüğünüz bir haksızlıktan dolayı bir şekilde tepki göstermek. Ama burada, şu anki gridin en başarılı pilotu, dört kez dünya şampiyonu bir sürücüden bahsediyoruz. Hamilton çok fazla kural dışı bir şey yapmamış olsa veya tam tersi kural dışı ve kasıtlı bir hareket yapmış olsaydı bile, bu durum Vettel’in orada yaptığı hareketi doğrulamaz.
Eğer bir spor müsabakasında iseniz ve rakibiniz bir ihlal yaptıysa bunun cezasını, sporcu olarak siz kesemezsiniz; kendi adaletinizi sağlayamazsınız. Bu durum, tıpkı bir futbol maçında kendisine sert giren rakibine kalkıp tokat atan ya da vuran bir oyuncunun maçtan atılmasına benzer. Herkes kendi adaletini sağlamaya çalıştığında, ne işlerin içinden çıkmak, ne de bir düzeni ve adaleti sağlamak mümkün olmaz.
Bu hareketin düşük süratte yapılmış olmasının da bir önemi yok. Bu temasla Hamilton’ın süspansiyonu hasar alsa ve start düzlüğünden önce 300 km/s ile geçilen hızlı şikanda Mercedes’in süspansiyonu kırılıp Hamilton bariyerlere girse, ne olurdu sizce? Veya aynı şey tam tersine bizzat Vettel’in başına gelse? Sorumluluk kimde olurdu?
O nedenle bence Vettel yarıştan atılmadığı için şanslı diyebilirim.
Adaletin terazisi herkes için aynı olmalı…
Öte yandan Auto Motor Sport’un haberinde cezalara karar veren dört kişilik komiserler kurulundan birisinin ‘Vettel yarıştan atılmaya çok yakındı. Ama biz şampiyonluğun gidişatını etkilememek için daha ağır bir ceza vermedik’ diye çok talihsiz bir demeç okudum. Eğer bu demeç gerçekten doğruysa, durum, alınan karar ya da alınamayan karar; verilen ya da verilmeyen cezalardan çok daha vahimdir demek. Çünkü siz adalet terazisini, ihlali yapan sporcunun, sürücünün , takımın ağırlığına, parasına, şampiyonadaki durumuna göre veremezsiniz. Bu şekilde karar vermeye başladığını zaman siz fiilen sporun gidişatı ile oynamaya başlarsınız.
Ne yani, aynı ihlali örneğin gerilerden Ericsson yapıp gidip Palmer’a çarpsaydı onu yarıştan atacaktınız, ama Vettel veya Ferrari (ya da başka örnekte Hamilton veya Mercedes) olunca onu yarıştan atamadınız öyle mi?
Özet…
Özetle Vettel gibi dört kez dünya şampiyonu bir sürücünün, başına her ne gelirse gelsin sinirlerine hakim olması, kendisini dünya üzerinde seyreden onbinlerce küçük sporcuya bir örnek olması gerekirdi. Hatırlayın, geçen sene Meksika yarışında şampiyona direktörü Charlie Whiting’e telsizden küfür ettiği için de ceza puanı almış ve kınanmıştı. Dolayısıyla yaptığı hareket kendisine ve tecrübesine hiç yakışmadı.
Hatta şunu da söyleyebilirim; belki Vettel gidip Hamilton’a çarpmasaydı, Ferrari konuyu gündeme getirip bastırsaydı belki Hamilton’a arkadakileri aşırı yavaşlattığı için bir ceza bile çıkabilirdi. Burada etki ve tepkiden bahsetmek mümkün olabilir; ama bu bile yapılan hareketi bana göre doğrulamıyor. Vettel bu yaptığı ile belki de suçsuzken, suçlu konumuna düşmüş oldu.
FIA’nın yeni incelemesi…
Ben bu uzun yazıyı toparlarken, FIA’nın bu olayı yeniden ele alacağı ve 3 Temmuz günü bir karara varılacağı öğrenildi. Bu yeni inceleme için yaptığım anketin cevapları şöyle:
Bana kalırsa FIA, Vettel’e ‘Benzer bir olayın bir daha yaşanması halinde devreye girmek üzere, bir yıl gibi bir süre için askıya alınmış bir yarıştan men cezası’ verebilir. Böylece hem Vettel’in rakibine kasıtlı çarpmasına bir ceza kesmiş olurlar, hem de fiiliyatta hiçbir şeyi değiştirmeyerek şampiyonanın gidişatına etki etmezler. Yani ne şiş yanar, ne de kebap. Tam da FIA’nın istediği gibi…
Kişisel görüşüm de konunun daha fazla ilerlemeden noktalanması gerektiği yönünde. Vettel’e daha ağır bir ceza verilecekse (ki verilebilirdi), bunun yarış içinde verilmesi yönünde. Bu saatten sonra yarıştan ihraç, men vb cezaların verilmesi, uygun olmayacak gibime geliyor. Bakalım nasıl bir karar çıkacak?
NOT: Buraya kadar okuduysanız, bir teşekkürü hak ettiniz 😉